BİNBOĞALAR EFSANESİ

TURGAY MUTLU 04/05/2020 - 09:28:44

             1876’da Türkmenle Osmanlı arasında Çukurova’da bir savaş oldu. Osmanlı Türkmeni yerleştirmek, toprağa çakmak, ondan vergi almak, onu asker etmek istiyordu. Türkmense buna karşı koyuyordu. Dövüş beter oldu, bu dövüşte Türkmen yenildi ve iskan edildi. O gün bu gündür bu yenilginin acısı, iskanın kepazeliği hiçbir Türkmenin yüreğinden çıkmaz. Savaşta yenilmelerine, zorla iskan edilmelerine, sürülmelerine karşın Türkmenin hepsi buna boyun eğmedi. İskandan, sürgünden kaçanlar gene eski yaşamlarını, konup göçmeyi sürdürdüler. Ama gittikçe Yörüklük zorlaşarak bugüne kadar geldi.

               Yeni okuyup bitirdiğim Yaşar Kemal’in yazdığı Binboğalar Efsanesi adlı romanını okuyanınız vardır elbette. Birçok eserini okuduğum halde bu romanını okumamıştım. Toros Dağlarının bir adı da Binboğalardır. Romanın kahramanları Ceren ve Halil’in aşkları kitabı zevkle keyifle okunmasını sağlıyor. Okumayanınız varsa tavsiye ederim. Mutlaka okuyunuz. Özellikle Yörük Türkmen boyundan gelenler okusunlar derim. Atalarının ne zorluklarla konar-göçer yaşam sürdüklerini bir daha görsünler, öğrensinler, bilsinler. Binboğalar Efsanesini içim burkularak heyecanla okudum. Yörüklerin yok oluşuna yakılmış bir ağıt. Kitabın başkahramanı Demirci Haydar Usta ve torunu Kerem arasındaki geçen konuşmalar, dilekler, dualar ilgi çekici. Yüzyıllardır yerleşik düzene geçmemek için direnen Türkmenlerin romanı Binboğalar Efsanesi Hıdrellez şenliklerinde, göçerlerin kış için sığınacak topraklar bulma dilekleriyle başlar. Ancak kış onlar için bir yok oluş öyküsüne dönüşecektir. Zengin bir geleneğin hüzünlü yavaş masalı da diyebiliriz. Türkmen Yörük kültürünü yazarımız usta bir dille, anlatmış, yazmış. Kitabın tanıtımı için kısaca özeti:

              Binboğalarda yani Toroslarda Aladağ’ın koyağında Yörük obası, uzun süre yerleşecek bir yer bulamaz. Karaçullu obası, nereye gitse oranın sahiplenmiş olduğunu görür. Yerleşmek istedikleri yerlerde ayakbastı parası istenir. Para vermediklerinde kendilerine zulmedilir. Bazen göçebe kabilenin güzel kızlarına talip olduklarında onlara kalacak yer gösterirler. Karaçullu obasından Ceren’e de Oktay adlı bir ağa çocuğu aşık olur. Ceren, Oktay bey ile evlenmeye karar verirse oba sürünmekten kurtulacaktır. Ancak Ceren’in gönlü kendi obasından Halil’dedir. Ceren, Oktay Bey’in aşkına karşılık vermez. Karaçullu obası için bu son çözüm yolu da gerçekleşmez ve dağılış süreci başlar. Çukurova Türkmen’in Aydınlın Yörüğün yaylağıdır. Yörükleri ne bu kışlaktan, ne bu yaylaktan ayıramazsın ölürler. Efsane: Beşi altı Mayısa bağlayan gece bir Ayin-i Cem düzenlenir. Bu gece Hıdrellez gecesidir. Denizlerin ermişi İlyas’la karaların ermişi Hızır buluşacaklardır. Dünya kurulduğundan bu yana bu iki ermiş her yıl, yılın bu gecesinde buluşurlar. Eğer bir yıl buluşmayacak olsalar, denizler deniz, topraklar toprak olmaktan çıkar. Eğer onlar buluşmazlarsa; kıyametin habercileri Hızır’la İlyas olacaktır. Hızır’la İlyas’ın buluştuğu an bir mağrıptan (Batı), biri maşrıktan(Doğu) iki yıldız doğar, yıldızlar Hızır’la İlyas’ın buluştukları yerin üstüne kayarak gelirler, tam Hızır’la İlyas birbirlerinin elini tutarken onlar da birleşirler, tek bir yıldız olurlar. Hızır’la İlyas’ın üstüne ışık olup sağılırlar. O anda dünyada her şey durur. Dünya bir an için ölür. Sonra her şey birden uyanır. Dehşet bir yaşam patlar. İşte bu gece sabaha kadar insanlar birleşen yıldızları görmek için tepelere, dağ başlarına çıkarlar. Kim ki gökyüzünde yıldızların birleştiğini görür o anda ne isterse olur, işte yine bir hıdrellez gecesinde bu oba, Aladağ’da yaylak, Çukurova’da kışlak dileğinde bulunacaktır ama o gece Demirci Haydar Ustanın torunu Kerem gizlice kişisel istekte bulunur, şahin ister. Acıklı öykü bundan sonra başlar ve Yörüklerin sürgünü devam eder. Gerisini kitaptan okuyunuz gari…Bahar bayramınız kutlu olsun…