“Okulun pınarından su içtim avuç avuç / Enstitüler babası, yaşasın Hakkı Tonguç/ Gemim geliyor gemim, aceledir acele / Bir mektup yazacağım Hasan Ali Yücel’e…”
Yukarıdaki dizeler, Beşikdüzü Köy Enstitülü öğrencilerinin enstitü müzik dağarcığına armağanı olan “Sis Dağı” horonuna ait… Sis Dağı, Beşikdüzü’nde enstitü kültürel mirasının simgesel kültürel bir ögesi. Trabzon Vakfı, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı ve Beşikdüzü Belediyesinin imecesiyle 18 Mayıs 2022 Çarşamba günü “Tarihsel Süreçte Köy Enstitüleri” başlıklı, dört oturumluk çalıştay için 17 Mayıs sabahı erken saatlerde İzmir’den ve Ankara’dan gelen dostlarla Trabzon havaalanındaydık. Trabzon’da güneşli güzel bir Karadeniz gününde ilk gözlemim yoğun bir yapılaşmanın varlığı ve kente dair doğal dokunun yok edilişiydi
17 Mayıs günü sabah 9.00’da Karadeniz manzaralı Ayasofya’da yerel tatlarla donatılmış kahvaltıdaydık. "Kutsal Bilgelik" anlamına gelen Ayasofya kilisesi 1300’lü yıllarda yapılır ve 1584 yılına kadar kilise ve daha sonraki yıllarda camiye dönüştürülen bir kültürel miras… 1964 yılında müzeye dönüştürülen yapı 2013 yılında tekrar camiye dönüştürülür. Kahvaltı sonrası Trabzon’da ikinci durağımız Atatürk köşküydü. Soğuksu semtinde küçük bir çam korusu içinde yer alan köşkte Atatürk 1934 ve 1937 yıllarındaki Trabzon ziyaretlerinde, bu köşkte konuk edilmiş, kaybından sonra da Trabzon belediyesi tarafından dekore edilerek "Atatürk Müzesi" ne dönüştürülmüştür. Atatürk köşküne dolaştığımızda büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Müze bakımsızdı, ülkenin kurucusunun adını taşıyan bu mekan yeniden düzenlenerek Cumhuriyetimizin kurucusunun adına yakışır hale getirilmelidir. Müzede 1933 yılında ülkenin tüm köy ve kasabalarını gösteren orijinal Türkiye haritası çarpıcıydı. Mustafa Kemal Trabzonlular için 1924 yılında “Beş sene önce ilk kez Samsun’a ayak bastığım zaman bana kalp gücü veren yurttaşlarımın ilk safında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım” ifadelerini kullanmıştı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi özeleştiri yaparak gerekli özeni göstermelidir. Atatürk Müzesi sonrası arkadaşlarımızla gazeteci arkadaşımız Fethi Bey rehberliğinde şehir müzesini büyük bir zevkle dolaşarak Trabzon tarihi, ekonomik, kültürel, sanatsal zenginliği, alışkanlıkları hakkında önemli bilgiler edindik. Müzede Karadeniz’da avlanan balıklar da yer alır. Ama Hamsi için “Balık değil Hamsi” diyerek özel bir vurgu yapılmaktaydı. Hamsi için yazılan “Trabzondur yerümüz/Ahça tutmaz elümüz/Hamsi paluk olmasa/Nice olurtu halumuz” dörtlüğü de bu vurguyu öne çıkarır.
Trabzon deyince ilk akla gelen Karadenizli yoksul halk çocuklarının hayatlarını değiştiren, dönüştüren, onları kanatlandıran “Beşikdüzü Köy Enstitüsü” aklımıza gelir. Trabzon Büyükşehir Belediyesi “Beşikdüzü Köy Enstitüsü Müzesi” yaparak bu kültürel mirası günümüze taşır mı diye düşündüm Trabzon sokaklarında dolaşırken… Birden aklıma Bedri Rahmi’nin “Trabzon deyince aklıma bir salkım kareymiş gelir/Bahçeler dolusu zindan yeşili/için için kandil kandil ballanır/Kandiller içinde bir kandil yanar/Bir kız deli gibi koşmaya başlar/Yanaklarında amoftaların alı/Dudaklarında karayemişlerin moru/Göğsünde... elinin körü” dizelerini mırıldanarak dolaştım. Trabzon deyince düşün dünyamızı zenginlik katan Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hasan İzzettin Dinamo, Oktay Rıfat, Erol Günaydın, Ertem Eğilmez, Fuat Saka, Sunay Akın, Volkan Konak ve pek çok sanatçı, aydın, düşün insanı da aklımıza gelir. Trabzon’da ülkemizin yüz akı bu sanat-kültür insanlarına dair kentte bir çalışmanın, tanıtımının olmaması da büyük bir eksiklik olarak gözlemledim, emeğe saygı adına üzüntü duydum. Trabzon sanat evinde çay molası, Trabzon Vakfının Trabzon’a Hizmet Ödülünü Prof. Dr. Ruşen Keleş’e verildiği töreni izledikten sonra arkadaşlarımızla birlikte Beşikdüzü’nde bir restoranda akşam yemeğindeydik. Yemek, şiirler, anılar, Karadeniz fıkraları ve türkülerle bir kültür imecesiydi adeta…
18 Mayıs sabahı Beşikdüzü’nde çalıştayın gerçekleşeceği Aşiyan Salonundaydık. Etkinliğin gerçekleşmesine büyük emek veren Trabzon Vakfı Başkanı Bilgin Aygül ve vakıf yöneticileri, Beşikdüzü Belediye Başkanı Ramiz Uzun büyük bir sevecenlikle gelenleri karşılıyorlardı. YKKED-Beşikdüzü şube başkanımız Sevgili Osman Balta ve yönetim kurulunun genç, enerjik üyeleri derneğin kitap standını açmış gelenleri selamlarken, salona gelenleri İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nın hazırladığı Beşikdüzü Köy Enstitüsü fotoğraflarından oluşan sergi karşılıyordu. Dört oturumluk çalıştaya Işık Kansu, Dr Gülin Onat Bayır, Prof.Dr.Ruşen Keleş, Dr.Niyazi Altunya, Doç.Dr.Güzel Yücel, Prof.Dr.Rahmi Çiçek, Prof.Dr.Zafer Gençaydın, Prof.Dr.Yakup Kepenek, Prof.Dr.Kemal Kocabaş, Erdal Atıcı, Mustafa Gazalcı, Prof.Dr.Ayfer Kocabaş, Öğr.Gör. Veysel Usta, Osman Balta, Ahmet Özer, Ayla Aksoyoğlu, İsmail Yılancı ve Sevim Özkan konuşmacı olarak katıldı. Çalıştaya son aylarda Köy Enstitüleri mekanları üzerinde rapor hazırlamaya çalışan CHP milletvekili Yıldırım Kaya da katılarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Çalıştayda yapılan konuşmalarda enstitü gerçekliği, kazanımları, eğitim hakkı, Yücel-Tonguç beraberliği ve önemi, Hürrem Arman ve Beşikdüzü deneyimi, anılar, enstitülerdeki sanat eğitimi, enstitülerin güncel karşılığını arama çalışmaları, son yıllarda enstitülerle ilgili özgün çalışmalar ve ne yapmalı üzerinde ağırlıklı olarak duruldu. Etkinlik aralarında Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Yakup Kepenek, Erdal Atıcı ve Kemal Kocabaş kitaplarını imzaladı. YKKED standında Kemal Kocabaş’ın yayına hazırladığı “Beşikdüzü Aydınlığı”, Hürrem Arman’ın yazdığı “Piramidin Tabanı” ve Yakup Kepenek’in yazdığı “Cumhuriyet Çağdaşlaşmasından Günümüze Türkiye’nin Değişimi” adlı kitaplar büyük ilgi gördü. Çok yoğun dört oturum izleyiciler tarafından büyük bir ilgiyle geç saatlere kadar izlendi ve sonra da katılımcılara plaketleri verildi. Akşam yemeğinde ise aydınlanma okulu olarak geçen etkinlik konuşuldu. 19 Mayıs Perşembe günü Beşikdüzü Köy Enstitüsü yerleşkesindeydik, hava değişmiş, yağmur başlamıştı. Yerleşkede yine büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Öğrenci emekleriyle yapılan Beşikdüzü Köy Enstitüsü mekanları kültürel miras duyarlılığıyla korunamamıştı… Beşikdüzü Köy Enstitüsünden sadece çok amaçlı, sütunu olmayan, mucizevi tavan olarak adlandırılan konferans salonu kalmıştı. Katılımcı dostlarla o salonda geçmişte yapıldığı gibi 19 Mayıs Atatürk’ü Anlama ve Gençlik Bayramını marşlar, horon ve zeybeklerle kutladık. Ayla Aksoyoğlu arkadaşımızın büyük emek verdiği Beşikdüzü Köy Enstitüsünden kalanların sergilendiği müzeyi büyük bir hüzünle dolaştık.
Köy Enstitüleri, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyetin, Yücel ve Tonguç emeği ile orta çağı yaşayan, nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı köyü modern tarım ve hayvancılık, kültür-sanat ve pedagoji ile donatılmış köyün kendi çocuklarıyla dönüştürme tasarımıydı. Köyün sınıfına değil köye öğretmen ve diğer meslek erbabını gönderme projesiydi. Enstitülerin kuramcısı ve uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç bu süreci “İlköğretim meselesinde sıra, yoksul ve toplumun en ağır yükünü taşıyan halkın çocuklarını okula kavuşturmayı gelmiştir. Bunun icap ettireceği her türlü fedakarlığı göze almaya mecburuz” ifadeleriyle aktarır. Beşikdüzü imecesinin yaratıcısı Hürrem Arman da Beşikdüzü’ndeki verdikleri uğraşı “Dünya ulusları birbirleriyle savaşırken, biz bu kurumlarla Türkiye’de, doğa ve bilinçsizlikle bir savaşa girişiyorduk. Bu, o günün pek çok yöneticisinin ve aydınının anlayamadığı bir savaştı. En gerçek, en mutlu savaştı. Savaş araçlarımız; kazmalar, kürekler, murçlar, madırgalar, balık ağları, motorlar, hızar makinaları idi. Savaş erlerimiz; buna benzer bir ortamdan gelmiş olan eğitmen adaylarımız, öğrencilerimiz ve öğretmenlerimizdi. Bunlar, yoksulluklar içinde yaşayıp tutunmuş ve gerektiği zaman toplumu bütün badirelerden hayatları pahasına kurtarmış olanların, çocukları, torunları idiler” ifadeleriyle bize aktarır. Beşikdüzü imecesine dün ve bugün emeğini katanlara selam olsun…