“Başkalarının yolunda yürüyenler ayak izi bırakmaz”

Erdil Ünsal 01/06/2017 - 11:00:07

Ülkemizde  gelmiş geçmiş hükümetler ekonomik ve sosyal politikalarını bencil bir  faydacılık üzerine geliştirmişlerdir. Geleceğe yönelik, ilerlemeci modern dünya için atılım yapmaktan ziyade bencil iktidarlarını korumak dışında ülke ekonomisine taş üzerine taş koydukları bir iç dinamik ortaya koyamamışlardır. Gayri Safi Milli Hasıla içerisinde imalat sanayimizin katma değer yaratma oranı gittikçe azalmaktadır. Gazi paşamızın direktifi ile 1926 yılında Eskişehir’de  uçak sanayii kurma girişimi dış güçlerin etkisinde kalarak kapanmıştır. 1948-51 yılları arası alınan “Marshal Yardımı” karşılığı ve bölge Aşiret Reis’lerinin Köy Enstitülerinde kız erkek birlikte yatıyor bunlar Gomonist yetiştiriyor çağrısına populist oy kaygısı ile olur veren zamanın hükümeti zanaatkâr bir toplum olmamıza set çekmiştir. Köy Enstitülerini kapat. DPT-Devlet Planlama Teşkilatı kur. Bunlar  da Komunist yetiştirirler de serbest piyasa ekonomisine geç. T.Özal, ABD den ithal banka veznedarlarını belli başlı bankaların başına prenslerim diye getirdi ve bunlar da bankaların içini boşaltıp ABD ye kaçtılar. Gecede % 7000 faizli paradan para kazanma repo sistemi getirildi. Sanayici üretimi bırakıp paradan para kazanmaya başladı, 2 milyon işçi işsiz kaldı. Banker Fiyaskosu ile ailelerin parası dolandırıcıların elinde kaldı. Zamanın 17 Kasım 1974 – 31 Mart 1975 arasında Başbakanlık yapan. 12 Eylül 1980 harekâtından sonra Danışma Meclisi üyesi olan ve bu meclisin başkanlığına seçilen Sadi Irmak bile bankerlere kaptırdığı paraları kurtarmak için Ankara Kızılay’da Banker Kastellinin bulunduğu işhanı önündeki kaldırıma resmi makam arabasıyla çıktı. Basın mensuplarının sorularına “Banker Kastelli yakın arkadaşım da ziyaretine gelmiştim.” yanıtını verdi. Banka patronlarının kendi bankalarını dolandırmalarına yol açmayacak mevzuatı zamanında çıkarma girişimi hep ötelendi. İş işten geçtikten sonra, “Bankaları Düzenleme ve Denetleme Kurulu” kuruldu. Bu kurum ve Özelleştirme Kurumu siyasilerin eline geçti yolsuzluk banka ve kişi kayırma özelleştirmede tarafçılık gırla gitti. Daha bir çok hükümetlerce önceden önlem alınması gereken işler becerilmedi. Sadece makamını ve iktidarını koruma bencilliği ve faydacılığı ile vakit geçirildi. Siber saldırı, cep ve tıp teknolojisinde olan gelişmeleri önceden izleyen bir oluşum sağlanamadı. Göstermelik meclis araştırma kurulları boşa kürek çekip işgücü, zaman ve hazinenin parasını harcayıp, sadece anlaşamama hususunda karar alıp dağıldılar. İmalat sanayii üretiminde modernleşme için getirdikleri, ithal tekstil ve ara sanayi malı üreten teknolojilerde çok kısa aralıklarla oluşacak teknolojik gelişmeleri önceden hesap etmeyi öngöremediler. İthal edilen teknolojik makinaların modelleri süratle değişti ve üretimler dış rekabete kısa sürede yetişemez oldu. Çünkü kendi yerli teknolojiyi kurma, koruma ve imalatı geliştirme düşüncesi hiçbir zaman oluşmadı. Kendi yetişmiş uzmanların varken, ekonomi ABD güdümlü Kemal Derviş’e teslim edildi. Kendi olanaklarınla yetiştirdiğin milli servet sayılan ekonomist, planlamacı (DPT kapatıldı)uzman elemanların değerlendirilmesine önem kazandırılmadı.

1966 yılında DİE-Devlet İstatistik Enstitüsüne şimdiki adıyla  TÜİK -Türkiye İstatistik Kurumunun nüfus sayımı dahil bütün sektör istatistiklerine yeterli olacağı düşünülen 9400 Univac model bilgisayar mevcut dökümanların işlenmesinden çok daha fazla bir kapasite taşıyordu. Yeni alınan bilgisayarın 3/2 si atıl kaldı. Bu 3/2 atıl kapasite DPT-Devlet Planlama Teşkilatı verilerini yüklenmesine yeterli olmasına karşın, DPT, DİE nin 9400 Univac atıl kapasitesinden faydalanma yoluna gitmedi. Univac firmasına dünya parası vererek % 50 si boş kapasiteli yeni bir bilgisayar sistemi kurdu. Asembler, Cobol, Fortran, RPG programlarla kart delme makinaları ile istatistik verileri tutulmaya başlamışken, yeni teknoloji bilgisayar geldikten sonra eleman yetiştirme ele alındı. Aniden değişen teknoloji kart delmeyi ortadan kaldırarak teypli yeni sistem makinalara geçilmesine gidilmeden mevcut bilgisayarların atıl kapasiteleri kullanılabilirdi. Ancak, siyasi ve bürokratik kademede yapılanmış avantacılar kullanılabilir makinaları değil, yeni teknolojilerin kurumlara alınmasını çabuklaştırdı. Kurumlara gerekli olup olmadığı araştırılmadan irdelenmeden son model yine atıl kapasiteli computerler alındı. Bunlar da, hızla değişen teknoloji karşısında kısa sürede hurdaya ayrıldı. Yakın zamanda değişecek teknolojik gelişmeleri dikkate almayan siyasi ve bürokratik yapı, ülkeyi 1965-1980 arası atıl bilgisayar çöplüğüne dönüştürdü. Kodak film şeritlerinin yerini, resim ve video çeken akıllı cep telefonları ve digital kameralar aldı. Avrupa’da elektrikle işleyen otomobiller üretilirken, ülkede bir “Devrim” adlı otomobil üretme fiyaskosu yaşanmışken Türk malı otomobil üretmeye  kalkılma aşaması yeniden diriltildi.  Bankaların aldığı computerler kısa zamanda gelişen teknoloji ile banka memurların el emek işlerini elinden almış ve erken emeklilikleri gündeme getirmiştir. Bu da asgari 3 çocuk istenen gelişememiş ülkelerde işsizliğinin daha da artmasına yol açtı.

Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bu yana geçirilen dönüşüm artık buharlaşmış ve küreselleşme ve ultra liberalizmle kısa vadeli çıkar ve karlılık düşüncesi gelişmekte olan 3. Dünya ülkelerinde hâkimiyet kurmuştu. Katar ve S. Arabistan ülkelerinin imalat sanayi teknoloji girdilerini milli yapmak diye bir düşünceleri olmamış ve basarım parayı eski demode teknolojiyi atarım alırım yenisini düşüncesi hep var oldu. Benim kendi sanayimi korumaya gereksinim yok arkamda petro gelirler var. Hızla gelişen teknolojileri önceden takibe alayım da milli gelir yurt dışına sıt pırt  kaçmasın  endişeleri olmadı ve olmamaya da devam etmektedir. Üstelik yabancı sermaye yatırımlarını kendi ülkelerinden daha fazla ülkemizde yatırıma yapmaya yönlendirmişlerdir. Bankalar, gıda sektörü medya ve tv ler arsalar ve  sevda tepesi gibi köşklerin olduğu alanlara Arap sermayesinin yatırımlar yaptıkları medyada haber olarak yer almaktadır.

İdeolojilerin öldüğü bir yüzyılda artık tek meşru olan genelleşmiş faydacılık olmuştur. Çin, Japonya ve G.Kore’nin ABD’nin etkisinde kalmadan teknolojik ve ekonomik gelişme kat ettiğini bunlara karşın, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Latin  Amerika ülkeleri imalat sanayi ve ara girdi üretimlerini kendi iç dinamiklerini uygun bir teknolojiye bağlayamadıklarını bir gelişme kat etmediklerini izliyoruz. Bu tür 3 Dünya ülkeleri, ekonomik ve sosyal alanda dışa bağımlı olmaları sebebi ile son yüzyılda aşama kaydedemediler. Nerede kaldı TBMM işleyişinde siyası akılcılık ve milli serveti koruma ve tasarruf zihniyeti.? Arı sokar diye bal yememeyi tercih ettiler.

Erdil Ünsal