BALKONDAKİ SERÇELER!

GÜLDEN SÖKELİOĞLU 26/02/2022 - 08:42:09

BALKONDAKİ SERÇELER!
 
Annemin, Milas'dan Muğla  Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne tedavi için yatışının üzerinden bir ay geçti. 
 
Tedavisi olumlu yönde giderken hastanede korona oldu ve pandemi servisine yatırıldı ve bizim için sıkıntılı bir dönem başladı.
 
4. Pandemi Servisinde, doktorlar ve hemşireler hastalarıyla çok ilgililer. Sağlık görevlilerine minnettarım. 
 
Ancak, pandemi sevislerinde çok katı kurallar var; refakatçinin odadan dışarı çıkması,  hatta koridorda dolaşması da yasak. İhtiyaçlar ise rica minnet, temizlik görevlisi aracılığıyla kantinden  getirtiliyor.
 
Refakatçi olarak, 15-20 metrekarelik bir odada hapis hayatı yaşamak,  hiç dışarı çıkamamak çok zor bir durum.
 
Odada televizyon var, ama tüm kanalları çekmiyor.
Fırsat buldukça okuyorum; hatta iki tane kitap bitirdim. Arada zaman geçirmek için birşeyler yazıyorum.
Ama gözüm, aklım ve ruhum  hep dışarıdaki hareketli yaşamda. 
 
Sağlıklı olabilmek için; hapishanedeki tutuklu ve hükümlülerin avluda  volta attığı gibi hastane odasında yürüyüş yapıyorum.
 
Bir aydan fazla hasta yatan  annemden tabiki daha şanslıyım; çünkü, odada yürüyebiliyor, dışarısını seyredebiliyorum.
 
Çağımızın vebası ve cüzzamı olan Koronavirüs, insanları yalnızlığa ve çaresizliğe yöneltti. 
Hasta olanı ölüm korkusu nedeniyle ailesi, sevdikleri ziyaret edemiyor; öldüğünde cenaze törenine kimse katılılamıyor, acılar hep birlikte paylaşılamıyor.
 
**
 
Ortaçağ'da cüzzamlıar, yerleşim yerlerinden çok uzaklara; kuş uçmaz, kervan geçmez yerlere, mağaralara götürülerek ölüme terkedilirmiş.
 
Ortaçağ'da, kediler ve sahibi olan kadınlar, şeytan olarak görülüp, yakıldıkları için,
Avrupa ülkelerini istila eden büyük farelerin sebep olduğu veba salgınları sonunda milyonlarca insan yaşamını yitirmişti.
 
**
Koronavirüs salgını nedeniyle Dünya'da, son yıllarda milyonlarca insan yaşamını kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor.
 
Bilimin olmadığı çağlarda insanlar, salgın hastalıklar karşısında çaresiz kalabilir. 
 
Ama günümüz uzay- teknoloji çağında yine insanlar ve toplumlar salgın hastalıklar karşısında çaresiz kalmakta.  
 
Koronavirüs her geçen gün yayılıyor; sağlık personellerinin canhıraş mücadelesine rağmen önlenemiyor; sevdiklerimiz, yakınlarımız bu kötü hastalığa teslim oluyor. 
 
Aşılı ve genç olanlar, bu hastalığı çabuk atlatabiliyor, ama yaşlı olanlar için bu süreç çok daha zorlu oluyor. 
 
**
 
Anneme rafakatçi olduğum, özgürlüğümün kısıtlandığı bu hapishane gibi olan hastane odamızda beni hayata bağlayan; 
umutlarımı arttıran; yaşama sevinci veren, hergün sabah odamızın penceresinden balkona bıraktığım bayat ekmekleri yemeye gelen minik serçeler oldu.
 
Minik serçeler, ekmek kırıntılarını yedikten sonra, balkon demirine konarak teşekkür eder gibi neşeyle ötuşüyorlar. 
 
Sonra da kanat çırparak, tutsak olduğumuz odadan, özgür ruhumu sevdiklerimin olduğu  uzak diyarlara götürüyorlar.
 
Sağlıklı ve özgürlük dolu günlere kavuşmak umuduyla.