48 YILLIK BİR TARİH

NERMİN KURT 05/02/2019 - 07:44:04

Mutluluk nedir? 
Neler bizi mutlu hissettirir? 
Birini sevmek mi?
Birinin bizi sevmesi mi?
Yoksa bize farklı geldiği için sevdiğimiz, sevdikten sonra da kendimize benzetmeye çalıştığımız mı?
 
Eminim çoğu insana göre farklı tanımlar alacaktır mutluluk.
Bazen diyorum keşke gidip çok eskilerde yaşasaymışım. Şu karşındakinin, sevmenin bile ne olduğunu bilmeden aile kurman, sofranda bir ekmek ile bir soğanın olduğu günlere. Öyle zamanlarda insanlar bence daha doğal sevmişler birbirini. Çok ta seçenekleri de yokmuş belki kim bilir?
 
Eskilere gidip orada yaşasam diyorum çünkü şimdiki zamanda mutluluğun tanımı çok zor. Ya küçük şeylerle mutlu olacaksınız ya da mutsuzluğa razı. 
 
Ablamların evlendiği zamanlar geliyor aklıma, 3 metre kumaş, alınan kıyafetler, eşarplar, iki kasa lokum, bisküvi, helva…
 
O alınan kıyafetler ipe dizilir, tanıdıklar helva yemeye gelirlerdi. En çok ben sevinirdim belki de çocuk olarak. O yediğim helva ile leblebi tadı hiç değişmedi bende onca geçen seneye rağmen.
 
O zamanlar biri bana o yediğin helva ve leblebinin tadını özleyeceksin dese inanmazdım herhalde.
 
Babam hep demokratik olmuştur. Bu kız isteme olaylarında. Ben daha 6-7 yaşlarındayım belki. Ablamı isteyen kişiye verip vermememiz konusunda bana da sormuştu. Bu küçükte olsam bana da söz hakkı verdiğini o zaman hele ki o yaşta bilemedim. O zaman demokrasi ne, belki de çok bilen yoktu bizim köyde. Bizde kız isteme, kız verme vardı ben büyürken. Çok da bir şeyi hesap etmezlerdi o zaman insanlar. Kızım mutlu olsun, evlendiği adam dürüst olsun, eli ekmek tutsundu hatırladıklarımdan. Oysa şimdi bakıyorum birçoğu Evi var mı? Arabası var mı? Parası var mı? Kariyeri var mı? …
 
İnsanlığı var mı diyenini pek duymuyorum. Birçoğu diyorum çünkü herkesi genellemek büyük bir hata olur.
 
İnsanlığına, dürüstlüğüne, iyi eş olabileceğine, iyi baba veya anne olabileceğine bakan, soran kişi sayısının azaldığını düşünüyorum. 
 
İnsanlar mutluluğu maddi şeylerle ölçerken/ölçmeye çalışırken en temel şeyi arka plana atıyorlar.
 
Şimdilerdeki mutluluk selfi ile çekilmiş ekranlarda. Arka tarafına baksanız çarpık ilişkiler, yalanlar, dolanlar, mutsuz iken mutluyuz diyenler.
 
Eskilere hayranım, o kırışmış elleri ile yıllarca toz toprakta çalışarak yaşamış, çocuklarını tütün tarlalarında daha bebekken çuval üzerine bırakıp eline bir meyve verip yesin de dursun diyen, derdinin kazanacağı iki kuruş yevmiye parası olduğu, çocuğunu şımartma lüksü bile olmadığı eskiler.
Ne gariptir ki o hiç şımartma lüksü bile olmayan annelerin çocukları hep sevildiğini bilerek büyümüştür. Şimdi çocuklarını hayatın merkezine koyan anneler bence bir eskiler nasıl yapmışlar buna bir bakmalılar.
 
Mutluluk yani…
 
Mutsuzluğun mutluluğunu yakalamaya çalıştığımız.
 
Babam ile annem evlendiklerinde bir yer yatağı ve tek bir yastıkları olduğunu söylerler hep.
 
Şimdi düşünüyorum da tek bir yastığı olan kişiyle kadın ya da erkek kim evlenir demi?
 
Kim bu şartlarda mutlu olabileceklerine inanır ya da?
 
Onlar inanmışlar veya bakmamışlar tek yastıklarının olduğuna.
 
Tabi onların da iyi, zor oldukları, benim bildiğim veya bilmediğim bir sürü zamanları da olmuştur. Şaşırdığım şey 48 yılı doldurmaları. 
Hala dün gibi sevmeleri birbirini, onca yıla, zorluğa rağmen.
Evlilik zor, evlilikte mutlu olmak da bir o kadar da zor.
Babam o tek yastık ile kurduğu hayatta 6 kıza, bir sürü toruna sahip şimdi. En önemlisi annemle mutlu.
En önemlisi de bu ya zaten mutlu olmaları.
Modernlik her alanda olunca özlüyor insan eskileri. Davetiye olarak havlu veya eşarp verdikleri eline kına yaktıkları, düğününde harman dalı oynadıkları zamanları.
O davetiye dağıtmalarına bayılırdım ben köy köy yaya dolaşıp da dağıtılırdı o davetiyeler ayaklarda naylon ayakkabılar ile ve yorgunluk hissetmeden.
Şimdilerde tonlarca para harcanan modern düğün salonları, lüks eşyalar, kim kime ne almışlar? 
 
Eskilerde kaldım ben. Orda olmak istiyorum orda kalıp belki de hiç oradan çıkmamak. Bir tatil sırf bu eskileri dinlemek için köy köy dolaşacağım o elleri kınalı, o elleri toprak kokan yaşlı teyzeleri. Belki de aşık bile olmamıştır evlendiği adama. Aşık olmanın ne olup olmadığının farkında bile değildir. Ama evlat büyütmüştür. Başka annelerinin deniz kenarında tatil yaptıkları, onun ise sıcak altında evladını büyütmek için tütün tarlasında çalıştığı zamanları dinlemek istiyorum.
 
Bu yazıyı insanlar yokluk içinde de mutlu oldukları zamanlardan bu zamana çok değişen mutluluğun tarifini anlatmak için yazdım. Öyle her şeyi değiştirdiğimiz sonra da ya her şey değişti artık diye yakındığımız. Biz yapmadık mı bunu. Biz izin vermedik mi?
 
Değerlerimizi, örf ve adetlerimizi bırakıp daha modern hayatlar kurmaya çalışmadık mı? 
 
Peki, mutlu muyuz acaba? İnsan hem daha modern hem çok mutlu olabilir mi bilemiyorum.
 
Sizin mutluluk tanımımız ne bilmiyorum, mutluluk tanımınız ne ise mutlu olmanız dileğiyle. 
 
Ben yine küçük şeylerden mutlu olmaya razı olan o grup içerisinde yaşıyor olacağım, mutsuzluğa razı olmamak adına.
Sevgilerimle.